FB Yandex

GUSTAVO'YU KURTARMAK





Carlos Martins... Bu isim, çoğunuza yabancı gelebilir. O, Portekizli ve millî takımda da oynayan bir futbolcu. Ama onda, öyle Cristiano Ronaldo becerileri yok. Onun için, çalışkan bir orta saha oyuncusu diyebiliriz. Ara sıra, denk gelirse, çimlerin üstünde ince ve kıvrak hareketler de yapıyor. En büyük becerisi, takımı orta sahadan yönetmesi ve öldürücü asistleri. Ancak, asıl hikâyesi başka; onun derdi, hasta olan oğluyla. Tabii, ona büyük destek veren on binlerce kişinin de...


Futbolculuğa semt takımında başladıktan sonra, Sporting Lizbon'un keşfi olarak sahalarda boy gösterdi ve oyununu, böylece geliştirdi. 2001-2007 yılları arasında, Sporting'de oynadı. İki sezon, pişmesi için kiralandı. Sonra, ver elini İspanya; Recreativo Huelva'nın kadrosuna dâhil oldu. Ancak Benfica'nın, onun pozisyonunda, mücadeleci bir orta saha oyuncusuna ihtiyacı vardı. Tekrar memleketine döndü. Döndüğünde ona, "Carlos Martins, memlekete hoş geldin!" dediler; o da, "Yapabileceğim bir hizmet varsa, ben hazırım." diye cevap verdi. Benfica'da, üç yılda 66 maç oynayıp, altı gol attı. Bu yılın başında, Benfica, onu tekrar İspanya'ya; La Liga'ya yeni çıkan Granada'ya güç katsın diye gönderdi.
İşte bu, Carlos Martins'in kısa sayılabilecek futbol yaşamının özeti. Unutmadan, ekleyelim; Granada'da, şimdiye kadar oynadığı 20 maçta, üç kez fileleri havalandırdı. 12 kez U21'de, 14 kez de Portekiz A Millî Takımı'nda forma giydi. Bir ara, 7. Portekizli olarak, Beşiktaş için bile düşünüldü. Ancak, Martins'in bu sayfalarda yer almasının sebebi, futbol kariyeri değil; onu bu sayfalara konuk eden, 3,5 yaşındaki oğlu Gustavo.
Geçtiğimiz yılın ortalarına kadar, Carlos Martins'in hayatı, gayet güzel gidiyordu. En büyük derdi, ilk 11'e girmek ya da karısına yeni transfer olacağı şehirde yaşayacakları villayı sevdirmekten ibaretti. Sevdiği kadınla evlenmiş ve bir de sevimli bir oğlan çocuğunun babası olmuştu. Karısı Monica, gençlik aşkıydı. Ancak geçtiğimiz yılın ortalarında, oğlu Gustavo, aniden hastalandı. Vücudunda ağrılar meydana geliyor ve küçük çocuk, hâlsiz kalıyordu. Yaşıtlarına göre, giderek daha güçsüzleşmişti. Durumu, kesinlikle normal değildi. Carlos ve Monica da böyle düşündükleri için, doğdukları Coimbra'daki Oliveira Do Hospital (Oliveira Hastanesi)'ın yolunu tuttular. Doktorlar, teşhis koymak için "Zaman lazım." dedi.
Böylece, ilk aşama başladı. Carlos; antrenmanlara, maçlara; Monica ise hastaneye gidiyordu. Doktorlar, daha kapsamlı testler yapılması gerektiğini söylediğinde; aile, biraz korktu. Onları korkutan bir diğer sebep ise, görüştükleri doktorların arasında onkologların da olmasıydı. Carlos, maçlara çıkıyordu; ama oyuna, kendisinden beklenildiği gibi konsantre olamıyordu. Çünkü aklında, tombik yanaklı, üç yaşındaki aşkı Gustavo vardı. Ancak bir taraftan, hem ligde iyi oynamak hem de Portekiz'in 2012 Avrupa Şampiyonası'na katılmasını sağlamak için, ulusal maçlarda üstün bir performans göstermek zorundaydı.
Sevilen, kimseyle husumeti olmayan bir adam olduğu için, takımın yıldızlarıyla da arası iyiydi. Kritik dönemeç yaklaşıyordu. Gustavo'nun hastalığında, olumsuza doğru belirgin değişimler yaşanmaya başlamıştı. Doktorlar, ilk kez, Gustavo'nun kanser olabileceğini telaffuz ediyordu. Dünyaları karardı. Sakin olalım, pozitif düşünelim havasında davranmaya karar verdiler ve durumu kimseye anlatmadılar. Ancak testlerin sonucuna yaklaşıldıkça, Carlos Martins'in üstündeki baskı da artıyordu. İşte tam da bu kritik süreçte, Portekiz Millî Takımı, EURO 2012'ye katılabilmek için; Bosna Hersek ile play-off maçları oynayacaktı. İlk maç, 11 Kasım'da, Sırp milislerin katliamlarına sahne olan Zenica'daydı. Carlos, kampa, hastaneden ayrılıp katıldı. Kamp sırasında keyifsiz olduğunu gören arkadaşları ısrar edince, Gustavo'nun hastalığından bahsetti. Zenica Bilino Polje Stadı'ndaki maç, en az soyunma odasındaki ortam kadar keyifsizdi ve 0-0 sona erdi. Bir sonraki maç, dört gün sonra (15 Kasım), Lizbon'daki Estadio do Luz'daydı. Yaklaşık 48 bin kişinin geldiği maçı, Alman hakem Wolfgang Stark yönetiyordu. Maçın başlamasıyla birlikte, Portekiz, âdeta gol olup Bosna Hersek kalesine yağdı. Ronaldo'nun iki, Helder Postiga'nın iki, Nani ve Veloso'nun birer gollerine; Bosna Hersek'ten, cılız bir Misimovic ve Spahic cevabı geldi. 90 dakika bittiğinde, tabelada, "Portekiz: 6 Bosna Hersek: 2" yazıyordu. Her şey güzeldi, keyifler gayet yerindeydi. Ancak o akşamın, Carlos için önemi farklıydı. Maçın bitimine denk gelen saatlerde, Gustavo'nun aylardır süren detaylı testlerinin sonuçları belli olacaktı. Hatta teknik direktör Paulo Bento; moral olsun diye, maçın son altı dakikasında, golcü Helder Postiga'yı oyundan çıkarıp, yerine Carlos'u bile aldı. Paulo Bento, hastanedeki Gustavo'nun, televizyondan babasını seyrettiğini biliyordu.
Takım, keyifle soyunma odasına doğru ilerliyordu. Carlos Martins, biraz endişeli ama gülümseyerek, hızlı adımlarla soyunma odasının kapısına doğru gitti. Titreyen elleri, dolabının kapağını zorlukla açtı ve hemen cep telefonunu aldı. Doğruca, Monica'nın telefonunu tuşladı. O iki uzun zil sesi, hayatının en sıkıntılı anları gibi geldi, daha sonra duyacaklarını bilmeden. Monica telefonu açtığında, ağlıyordu: "Carlos, bebeğimiz çok hasta sevgilim." diyebildi sadece. Elinden bıraktığı telefonu alan doktora, "Ne oldu? Lütfen, anlatın bana." dedi. Doktor, "Bay Martins, ne yazık ki oğlunuz lösemi. Gustavo'nun, acil olarak kemik iliği nakline ihtiyacı vari" dediğinde; ancak bir anne ve babanın anlayacağı bir şekilde, önce nefesi kesildi, sonra da hıçkırığı boğazına düğümlendi. Sonrası, Estadio do Luz koridorlarını inleten bir çığlıktı. Takım arkadaşları Gustavo'nun durumunu bildiği için, herkes bir anda Carlos'un yanına koştu. O, elinden telefonu düşürmüş ve soyunma odasındaki banka çökmüş bir hâlde hüngür hüngür ağlıyordu (Doğrusunu söylemek gerekirse, 3,5 yıldır bazen bir kuzu bazen bir prensesin babası olan ben, o anın fotoğrafını gördüğümde gözyaşlarımı tutamadım.).
Carlos Martins, elindeki telefonu yere bıraktığında, bütün futbolcular etrafını sardı. Herkes, onu rahatlatmaya çalışıyor ve bir yolunu bulacaklarını söylüyordu. Real Madrid'de attığı acımasız tekmelerle tanıdığımız Pepe, Carlos'un başını tutmuş öpüyor ve arkadaşına iyi şeyler fısıldıyordu (Ben, işte bu Pepe'ye o zaman ısındım.). Diğer tarafta, eski takım arkadaşı, yeni Real Madridli Fabio Coentrao; üzgün bir bakışla ve sakin sesiyle, ona destek olmaya çalışıyordu. Soyunma odasında, EURO 2012 sevinci yaşayan tek bir isim bile kalmamıştı. Takım kaptanı Cristiano Ronaldo, kendisine maçı soran gazetecilere, dosdoğru kameraya bakarak şunu söyledi: "Biz, takım olarak bu galibiyeti, arkadaşımız Carlos Martins'in çok sevdiğimiz oğlu Gustavo'ya hediye ediyoruz." Maçın ardından konuşan bir diğer isim olan teknik direktör Paulo Bento ise, "Tüm takım, minik Gustavo için birlik oldu. Gustavo'ya uyumlu kemik iliğinin bulunabilmesi için, elimizden geleni yapacağız." diyordu. Carlos, aileyi üzen bu haberin ardından; İspanya'da oynadığı Granada'ya dönmeyerek, oğlunun yanında kaldı. Carlos ve eşi Monica, önce bir video çekerek, YouTube'a yüklediler ve insanlardan, uygun kemik iliği için yardım istediler. Birçok kişinin, sağlık kuruluşlarına giderek kan vermesi gerekiyordu. Bu konuda başı çeken isim, yine kaptan Ronaldo oldu. Hastaneye giderek koltuğa oturdu ve Gustavo için ilk kanı, o verdi. Ardından, hem Ronaldo hem de Fabio Coentrao, uygun bir donör bulunması için sosyal medyayı kullanmaya başladı. Benficalı futbolcuları ise, hastaneye, Arjantinli kaptan Pablo Aimar ve Brezilyalı kaleci Artur Moraes götürdü.
Bunun üzerine, Carlos ve Monica, Facebook'ta "Vamos Ajudar o Gustavo (Gustavo'ya Yardım Edelim)" başlıklı bir sayfa açtı. Sayfaya, Portekiz ve İspanya'dan bir çok futbolcu takipçi oldu. Bu sayfanın şu andaki takipçi sayısı da 200 bine ulaştı. İşin enteresan tarafı, Portekiz ve İspanya'da birçok kişi, Gustavo için hastanelere koştu. Birçok futbol takımı, toplu olarak kan vermeye başladı. Gustavo sayesinde, yine birçok kişiye de uygun donör bulunmaya başladı. Bu arada, Portekiz'de, aralarında; Benfica, Braga, Vitoria Setubal'un de olduğu irili ufaklı birçok takım, tam kadro hastanelere gidip, kan verdi. Portekiz Futbol Federasyonu da, başlatılan kampanyaları desteklediğini ve Gustavo'ya uygun kemik iliği bulunması için ellerinden geleni yapacaklarını açıkladı. Şimdilerde birçok kuruluş, dikkatlerin buraya yönelmesini olumlu anlamda kullanarak, çeşitli sağlık kuruluşlarında konferanslar düzenliyor. Bu konferansların bir kısmına katılan Carlos Martins ise, yaşadıklarını anlatıyor.
Carlos Martins ve oğlu Gustavo'ya, hiç tahmin etmedikleri bir destek, Türkiye'den; Ordu'dan geldi. Sporting Lizbon ve Portekiz U21 takımında Carlos'la birlikte oynayan yakın arkadaşı Miguel Garcia, sezon başında UEFA Avrupa Ligi'nde final oynadığı Braga'dan ayrılıp, Orduspor'a gelmişti. Daha bu yaz görüştüğü ve kucağına aldığı Gustavo'nun hastalığını duyunca, şok oldu. Oldukça üzülmüştü. Sezon başında Orduspor'un teknik direktörü olan Metin Diyadin, neşeli futbolcusundaki bu değişimi fark ederek, Garcia'yı çağırdı ve bunun nedenini sordu. Garcia, futbolcu arkadaşı Carlos Martins'in oğlunun kanser olduğunu anlatınca; Metin Diyadin de bir baba olarak, aynı hisleri paylaştı. Durumu, takımdaki diğer oyunculara da anlattılar. Herkes, aynı şeyi düşünüyordu: Bir an önce bir hastaneye gitmek.
Orduspor yönetimi de ön ayak olunca, Medical Park Hastaneleri, Gustavo için Türkiye'de başlatılan kampanyanın sponsoru oldu. Kan verdikten sonra konuşan Miguel Garcia, "Carlos'un oğlunun başına gelenler, hepimizin başına gelebilir. Verilecek kanların sonucuna göre, inşallah uygun donör bulunur ve küçük Gustavo'yu kurtarırız. İspanya'da Recreativo Huelva'da Carlos Martins ile birlikte oynayan Ersen Martin'i de aradım. Doğru donörün bulunması için, Kasımpaşa da yardımcı olacak." dedi. Türk gazeteciler, kampanyadan haberi olmayan Carlos Martins'e ulaşınca, ondan şu demeci aldı: "Türkiye'de, oğlum için böyle bir kampanya yapılacağını hiç düşünmemiştim. Çok duygulandım. Umarım uygun donör bulunur ve oğlum hayata döner. İspanya ve Portekiz'de de kampanya başlamıştı; Türk insanının buna dâhil olması, beni sevindirdi. Bu kâbustan, ailece kurtulmak istiyoruz."
Gustavo için, hâlâ uygun kemik iliği bulunamadı. Ama kampanya, her geçen gün büyüyor. Bu sayede, lösemi olan birçok çocuğa uygun donör bulundu. Şimdi eğer Gustavo'ları kurtarmak istiyorsanız, yapılacak iş çok basit; sadece, gidip kan verin. Belki böyle hareket ederek; küçük Gustavo'ların, Mehmet'lerin, Ezgi'lerin, İrina'ların, Alessandro'ların hayatına hayat katabilirsiniz. Ne dersiniz, o tertemiz ve kocaman gülümsemeleri görmeye değmez mi?

Yazı GÖKHAN İLKER



ALINTI || esquire.com.tr

0 yorum:

Yorum Gönder