FB Yandex

ALTINMIZRAKLI AYKUT


1983’te Boğaz’ın tarihi kulüplerinden biri olan Beykoz’da teknik adam olarak görev yapmaktaydım. Hafta arası bir amatör takımla antrenman maçı yapacaktık. Rakip Çeliktepe’ydi. Maç esnasında bir yandan hafta sonu oluşturulacak kadroya yoğunlaşmakla birlikte karşı takımda oynayan ufak tefek sarışın çocuğun hareketlerine takılmaktan kendimi alamıyordum.
 Oyunun bitiminde “kim bu çocuk” diye sorduğumda “Altınmızraklı Aykuthenüz genç takımında oynuyor” yanıtını aldım. Çeliktepe takımında arkadaşları varmış. O günkü hazırlık maçında oynamak istemiş. Ancak narin ve çelimsiz fiziği Paşabahçe Stadı’nın çamurdan ağırlaşmış zeminine direnç gösteremedi. Adale çekmesi yüzünden devre arasında oyundan çıkmıştı.
Henüz bir amatör takımın gençlerinde oynarken, futbolun gereklerini çoğu profesyonel oyuncudan çok daha iyi yapan Aykut’un adını Levent çevresinde futbolla ilgilenen birçok insandan duymuştum. ama kendisiyle ilk kez o gün maçtan sonra tanıştık. Bir süre ayaküstü sohbet de ettik.
 Futbolunu beğendiğimi hissettirdiğimde başını önüne eğdi, yanaklarındaki kızarmayı fark ettim. Utangaç, tertemiz yüzlü bir çocuktu. Paşabahçe’nin çamuru bile yüzünü kirletmemişti. Biz, Beykoz’un 2.Lig’de(bugünkü 1.Lig) zorlu kümede kalma mücadelesiyle cebelleşip Aykut’u Beykoz’a almanın düşünü kurarken o Sakarya’nın yolunu tutmuştu bile.
                                                                             

Sarıyer’e giden Büyükdere Caddesi, Levent’lerle Gültepe, Çeliktepe ve Sanayi Mahallesi’ni ayırır. Yolun solunda kalan ve Levent’lerden Büyükdere Caddesi ile ayrılan bu semtlerde genellikle işçi kökenli aileler otururdu. Yolun kenarına dizilmiş fabrika çalışanlarının gecekondularıyla oluşmaya başlamıştı bu semtler.

Çevre çocuklarının futbol oynama alanı ise Zincirlikuyu Mezarlığı ile Gültepe arasına sıkışmış, Philips Fabrikası’na ait sahaydı. Alanın bir kale arkası Yahyakemal Deresi’ne bakardı. Top kaçtığı zaman oyuncular sıra ile dereye iner, topu alırdı. Yokuş öylesine dikti ki topu almaya giden çocuk doğal güç geliştirme antrenmanı yapmış olurdu bir bakıma. Aykut bu dereye ne kadar çok inip çıkmıştır kim bilir?
Yaz tatili döneminde düzenlenen turnuva maçlarında ünlü futbolcular da oynardı bu sahada. Rıdvan DilmenSarıyer’de forma giyerken bu maçlarda oynamıştı. Beşiktaşlı Sinan EnginGökhan Keskin, MalatyasporluZeynel, Bursasporlu Çetin Galatasaraylı Metin Yıldız gibi birçok ünlü futbolcu gibi Aykut’ta bu tozlu sahadan nasibine düşeni almıştı.

Zuhuratbaba, Çukurbostan, Şenlikköy, Selimiye, Akatlar(şimdiki Akmerkez’in yeri)gibi semt sahalarının yanında Philips Sahası’da 70’li yıllarda futbol simsarlarının vazgeçemeyeceği alanlar, Anadolu’ya açılan futbolcu kapılarıydı. İstanbul’da eskiden amatör düzeyde futbol oynamış, geçim mücadelesi futbolun önüne geçmiş; ama içinde futbolculuğa duyduğu özlem her zaman bir ateş gibi yanmış nice futbol gönüllüsü vardı semtlerde.

 Onlar boş zamanlarını bu semt sahalarında geçirir, hiçbir çıkar beklemeden içinde yanan ateşi söndürmek için Aykut gibi yetenekli gençlere ağabeylik, gönüllü antrenörlük yaparlardı. Sonraki yıllarda elektrik mühendisi olan İsrafilGüler’de onlardan biriydi. Aykut küçük yaşlarda okuldan çıktıktan sonra evine yakın olan Gültepe Endüstri Meslek Lisesi’nin bahçesine gider İsrafil’in yaptığı ortaları lisenin duvarına şutlardı.

Bu doğal antrenman yöntemi her gün saatlerce sürerdi. İsrafil Güler o günleri şöyle anlatıyor: “Aykut ile lisenin bahçesinde buluşurduk. Ben ortalardım o kafa ve vole vururdu. Aykut o günlerde 12 yaşındaydı. O yaşta bile her pozisyonda topa isabetli vurabiliyordu.”

Aykut Kocaman, Gültepe’nin tozlu sahalarında futbola gönül veren, Altınmızrak ile başladığı yolculukta Sakarya’da gelişen, ufak tefek sarışın bir futbol cambazının Fenerbahçe’de olgunlaşmasıdır.

Yazar: Metin Tükenmez

0 yorum:

Yorum Gönder